Gastrit için diyet

Gastrit diyeti

Özellikle mide rahatsızlıklarının tedavisinde tüketilen gıdalara dikkat etmek ve disiplinli bir diyet uygulamak çok önemlidir. Aşağıda Gastrit diyet yapmanız için maddeler yer almaktadır.

  • Ekşi, tuzlu ve baharatlı yiyeceklerden kaçının.
  • Su biriken toksinleri vücuttan temizlemeye yardımcı olur, her gün en az 8-9 bardak su için.
  • Gazlı içecekler, çay, kahve ve alkolden uzak durun.
  • 30-45 dakika boyunca düzenli yürüyüş rahatlama sağlayabilir.
  • İşlenmiş ve fermente gıdalardan kaçının.
  • Öğünlerinize nar, muz, elma, üzüm, hindistan cevizi suyu gibi meyveleri ekleyin.
  • Öğünlerinize zencefil, zerdeçal gibi bitkileri ekleyin.

Gastrit Bitkisel Tedavisi (diyet uzmanı tarafından öneriler)

Gastrit bitkisel tedavisi rezene tohumu

Yemekten sonra yarım çay kaşığı rezene tohumunun düzenli çiğnenmesi midede yanma hissini hafifletmeye yardımcı olur.

Gastrit bitkisel tedavisi kimyon tohumu

Kimyon tohumlarını ince bir toz haline getirin. 1 litre suya yarım çay kaşığı kimyon tohumu ekleyin ve suyu 2 dakika kaynatın ve filtreleyin. Bu suyu normal su yerine düzenli olarak içirin. Ancak, her gün taze su hazırlayın.

Hamilelikte reflü

Hamilelikte reflü

Gebelik girişi sırasında özellikle ilk 3 ayda hamilelerde yüzde elli, yüzde yetmişe kadar reflü görülebilmektedir. Malum anneler, anneanneler, kaynanalar buna çocuk saçlanıyor derler çünkü hamilede yanma başlar. Bunun bir nedeni gebelik sırasında hormonların artışı diğer nedeni ise karındaki basınç artışının, karın içi ve özellikle midedeki materyali yukarıya doğru itişidir. Bu nedenle gebelikte reflü sıktır. Anne karnındaki çocuklar ise reflü olması gibi bir durum söz konusu değildir çünkü anne karnındaki çocuk zaten sıvı bir ortamın içerisindedir.

Hamilelerde anne karnındaki bebekte reflü olur mu? https://youtu.be/sH7w32rxlBY

Gebelik süresince reflü ilacı kullanılması mümkündür. Reflü ile ilişkili çok sayıda ilaç vardır. Bunların içerisinde özellikle ajinik asit adı verilen gruplar gebelik sırasında güvenle kullanılabilir. Gebeliğin en riskli olduğu ilk 3 ayda diğer daha güçlü mide ilaçlarının protonpomposintern dediğimiz kullanımından olabildiğince kaçınmak gerekir. Bu anlamda da bu ilaçları ya hiç kullanmamak ya da gebeliğin ilk 3 ayına saklamakta yarar vardır. Bunun yanı sıra antiasitleri dikkatli olarak ve sükralfal dediğimiz bazı ilaçları da kullanarak gebenin yakınmaları azaltılabilir. Sonuçta şunu söylemek gerekir ki gebelik reflüsü bir kader değildir ilaç kullanarak buradaki yakınmalar azaltılabilir.

Gebelikte mide ilacı kullanılabilir mi?

Diyabet (şeker hastaları) ile hazımsızlık ilişkisi

hazımsızlık, karında şişme

Diyabet hastalığı hazımsızlığa yol açabilir. ( Diyabetik Gastroparezi) Özellikle uzun süreli diyabet hastası olanlarda ve şeker hastalığında, şeker düzeyleri kontrolsüz giden hastalarda sinir ucu iltihabıyla, mide ve sindirim sistemi hareketinde bozulma ortaya çıkabilir ve bu da mide boşalmasını ve bağırsak hareketlerini etkileyebileceği için hazımsızlık nedeni olabilir. Eğer diyabet hastası iseniz ve uzun süreli bir diyabetiniz varsa, hazımsızlık yakınmaları da çekiyorsanız mutlaka bir doktora başvurmalısınız. Bazı incelemeler ve testler yapıldıktan sonra, size uygun, tedaviler o zaman verilebilir.

Diyabet hastalığı hazımsızlığa yol açabilir https://youtu.be/ZX37Q5oD2RU

Reflü Hastalığı

normal ve reflü halinde mide içeriğinin davranışı

Reflü hastalığını düşünmemiz için meydana gelen şikâyetler çok fazla ancak iki tane ana şikâyet özellikle reflüyü düşündürmektedir. Birincisi özellikle kalp hastalıklarına bağlı ağrıyla karışabilen göğüste yanma hissi, burada göğüste yanma hissinde en çok dikkat edilecek şey göğüs kemiğinin alt kısmından başlayıp yukarı doğru yanma şeklinde olması bunu zaman zaman kalp hastalarına bağlı ağrılarla karıştığı için öncelikle kalp hastalarını ayırt etmek lazım ama reflü için oldukça önemli bir belirtidir. Bunun yanında diğer önemli belirtisi regürjitasyon dediğimiz ağza acı, ekşi su gelmesi, bu ikisi reflünün ana belli başlı belirtileridir. Ancak bunun dışında kronik öksürük olması, ses kısıklığı olması gibi başka belirtilerde reflüyü düşündürebilmektedir. Yine göğüs ağrısı dışında yutma güçlüğü de aklımıza reflüyü getirebilir.

Mide rahatsızlığı olan kişilerin göğsünde de şikayeti varsa, göğsünde yanması varsa bu göğüs kısmında ağrı varsa tabi bazı hastalıklar o organı ilgilendirir ama etraf doku ya da diğer komşu organlarda yayılma yapabilir, örneğin hastada hem midesinde ağrı var yanma var, hem de göğsünde yanmalar ağrılar oluyorsa burada bir reflü hastalığından şüphe etmemiz lazım. Reflü ne demek buna biz  gastroözofajiyal reflü hastalığı diyoruz. Yani mide asidinin yukarıya doğru yemek borusuna doğru gelmesi. Bazen de bu durumda gıdalarda ağza gelir, yemek borusuna gelir bu reflü hastalığıdır. Dolayısıyla reflü hastalığında hakikatten göğüs bölgesinde, bazen kalp ağrılarını bile taklit edebilen şiddetli ağrılar olabilir. Göğüste yanmalar olabilir. Yemekten sonra mideden ağza doğru gelmesi şikayeti olabilir, bu durumda mutlaka reflü hastalığından tipik reflü hastalığı dediğimiz şeyler yani göğüs bölgesinde yanma, gıdaların ağza doğru gelmesine tipik reflü deriz ve bu durumda mutlaka hastayı takip etmemiz lazım hastaya gerekirse tetkik yapmamız gerekir;  gerekmezse bir ilaç tedavisi başlayıp hastayı izlememiz gerekiyor.

Ülser ve Gastrit

Ağrı kesici ilaca bağlı kanamalı ülser
12 parmak bağırsağı girişinde ve 12 parmak başlangıcında ülserler
mide ülserleri

Ülser ve gastrit, aslında iki farklı hastalık olarak tanımlanmaktadır. Gastrit, mide mukozasının yani mide dokusunun iltihabı anlamına gelir. Ülser ise bu dokunun kaybı anlamına gelir. Patolojik olarak beş milimetreden daha derin doku kaybıdır. Dolayısıyla gastrit ve ülser birbirinden farklıdır. Ama nedenleri ortak olabilir. Bunlar içerisinde en çok karşılaştığımız neden “helikobakter pylori” dediğimiz bir bakteridir. Bu bakteri hem gastrit yapabilir hem de ülser yapabilir. Gastrit, iltihap şiddetlendiğinde, ileride ülsere de dönebilir.

Ağrı kesici ilaçlar, bazı koşullarda ülser yapabilir. Eğer kişi genetik olarak yatkınsa, midede eşlik eden Helikobacter pylori dediğimiz bir mikropla enfeksiyon var ise, ağrı kesicilerin, ülser yapma potansiyeli vardır. Buradaki sebep; midede olan asit, parçalayıcı bir maddedir. Amacı gıdaları parçalamaktır. Kendi ürettiği asitten, dokuya zarar vermemek için koruyucu bir salgımız var.(Mukus) Buna “prostasiklin” diyoruz. Ağrı kesiciler, bu salgıyı ortadan kaldırıyor. Böylece asit kendi dokusuna zara verme potansiyeli gösteriyor.

Midede asit

Ülser mide kanseri yapar mı

Sıklıkla karşılaştığımız sorulardan birisi. Ülser midede yer aldığı taktirde şunu düşünürüz; aksi ispatlanıncaya kadar kansermiş gibi düşünür tedavi ve ta ki ederiz. Eğer ülserde herhangi bir küçülme söz konusu değil ise onun oradan çıkartılması ama endoskopi ile ama cerrahi ile başarılıncaya kadar ülseri takip ederiz. Oniki parmak bağırsağında takip eden ülserleri ise genelde kanser olarak kabul etmeyiz hatta izlemeyiz. Ülser mi kansere dönüyor? Ülser mi kanser yapıyor düşüncesinde kanserin ülser yaptığı daha doğrudur. Ülser kansere dönüşme genelde doğru bir anlamı ifade etmez. Ülser aksi ispatlanıncaya kadar midede kansermiş gibi bizim tarafımızdan takip edilir.

Ülser ,mide kanseri yapar mı?

Mide Kanaması

Ağızdan, KUSMAYLA, KAHVE TELVESİ ŞEKLİNDE SİYAHA YAKIN REKTE  kan gelmesine (hematemez) denir.

Mide kanamasının birçok sebebi var yani tatbikî buna biz sindirim sistemi kanaması diyoruz. Sindirim sistemi kanamaları dediğimiz zaman genelikle üst sindirim sistemi kanamaları anlaşılır.. Üst sindirim sistemi nedir? Yemek borusu ve midedir ve on iki parmak bağırsağına üst sindirim sistemi diyoruz. Kanamaların yüzde doksanı buradan olmaktadır bu bölgede de en çok kanamaya neden olan on iki parmak bağırsağı ülserleridir ve mide ülserleridir. Üst kanamaların yani mide, yemek borusu ve on iki parmak bağırsağı kanamalarının yüzde ellisini ülser hastalığı yani peptik ülser hastalığı oluşturur. Ülserlerde en sık on iki parmak bağırsağında görülmektedir. Demek ki bir hasta mide kanamasıyla geldiği zaman biz olayın en az yüzde elli sebebini on iki parmak bağırsağı ve mideye ait ülserlerin olduğunu düşüneceğiz. Ama bunun dışında gastritler mide kanaması yapabilir, midedeki damarsal bir patolojiler yani doğuştan olsun sonradan meydana gelsin bunlar yapabilir. Mide tümörleri çok nadir de olsa kanamanın sebebi olabilir. Burada tabi mide kanamasıyla gelen bir hastada en önemli sorgulamamız gereken şeylerden birisi hastanın mide rahatsızlığının olup olmadığı da daha önceden ve bu mide rahatsızlığının ne zamandan beri olduğu son zamanda herhangi bir ilaç kullanıp kullanmadığı, örneğin hastada bir gastrit durumu vardır veya sessiz bir ülser vardır hasta anestezi almıştır, ağrı kesici almıştır, romatizmal ilaç almıştır, antibiyotik almıştır birtakım ilaçlar almıştır bunlar sessiz duran bu ülserleri aktive

ederek kanamaya sebep olabilmektedir.

Eroziv gastrit
ülser ve endoskopik tedavi
ülser-mide kanaması

Diğer

Mide kanamalarının en sık sebebi mide içerisinde veya midenin hemen çıkışında , ince bağırsağın başlangıcında oluşan ülserler yani yaralar nedeniyledir. Bunları ameliyat ile değil, genellikle endoskopik yöntemlerle tedavi edebiliyoruz. Ülserler dışında daha az olmakla beraber, bazen de temiz kanı taşıyan küçük damarlarda çatlamalar olup buradan kamalar olabilir. Ayrıca kronik karaciğer hastalığı nedeniyle mide içerisinde kirli kanı taşıyan damarlarda genişlemeler olabilir. Bu genişlemelere varis diyoruz. Mide içindeki bu varisler de kanayabilir. Bunların da büyük oranla endoskopik tedavisi mümkündür. Nadiren, endoskopik tedavilerle tedavi edemeyip ameliyat ettiğimiz hastalar da bulunmaktadır. Ama ilk olarak endoskopik tedaviler yapmayı tercih ederiz.

ilaçlar ülsere ve mide kanamasına neden olabilir
h.pylori ve ülser
mide kanaması sebebi-duuedenal ve mide ülseri
mide kanamasında gastroskopi yapılmalıdır

(Diyabetik) Gastroparezi (Mide Tembelliği)

Mide tembelliği

Dispepsi’nin bir diğer şekli olan Gastroparezi (Mide tembelliği) mide hareketlerinin yavaşlaması ve midenin boşalmasında güçlük olmasıdır. Diyabetik hastalarda oluşan, nöropati’nin sebep olduğu düşünülmektedir. Diyabet hastalarında, özellikle iyi kontrol edilmemiş diyabetiklerde görülmesinin yanı sıra bir çok Dispepsi hastasında da da farklı mekanizmayla oluşmaktadır. Tedavileri genellikle aynıdır. Genellikle Mide boşalmasını hızlandıran ilaçlar (domperidon, methoclopamide v.s.) kullanılır. H.Pylori tedavisinde kullanılan Claritromisin de benzer şekilde mide kaslarını kuvvetlendirip mide ağrısı yapması da bu sebeptendir. Bu nedenle aynı guruptan olan Eritromisin de bu amaçla kullanılmıştır.

Dispepsi (Hazımsızlık,şişkinlik,midede gaz)

karın şişliği
karın şişliği

Hazımsızlık, zor sindirim anlamına gelmektedir. Yani, yenilen gıdaların sindiriminde bazı zorluklar yaşanır. Çeşitli belirtilere neden olur. Birkaç hazımsızlık şekli vardır. Mesela, yemek yedikten sonra doygunluk, şişkinlik ya da az bir yemek ile şişkinlik hissetmek, bu doygunluk şeklinde, hazımsızlık olarak tanımlanır. Bir de ağrı ile giden hazımsızlık şekli vardır. Bu da ikinci hazımsızlık tanımıdır. İkisi birbirinin içine de geçebilir. Bu zorlu sindirimin nedenleri arasında mide hassasiyeti, ülsere bağlı hastalıklar ya da hareket bozuklukları olabilir. Fakat, gerçek anlamada hazımsızlık olarak nitelediğimiz, tanımına “dispepsi” dediğimiz şey ise ülser dışı hazımsızlıktır. Bunun nedeni mide genişlemesinde bir zorluk olması ya da sizin yediğiniz gıdalara karşı hassasiyet olabilir. Bunun için çeşitli tedaviler denenmektedir. Bu kullanılan mide ilacı, aynı zamanda reflü tedavisinde kullanılan mide ilaçları olabilir, hazımsızlığı gidermek için mide hareketlerini düzenleyen ilaçlar olabilir. Yani tedavi, asıl yakınmanız ağrı ise ona göre ya da şişkinlik ise ona göre, doktorunuz tarafından yönlendirilmektedir. İllaki kötü bir hastalık anlamına gelmemektedir. Bunu bilmek de hazımsızlığı tedavi edebilir.

karın şişliği

Midenin görevlerinden bir tanesi de asit salgılamaktır. Mide gövdesinde bulunan “parietal hücre” dediğimiz özel hücrelerden hidroklorik asit yani bildiğimiz asit salgısı gerçekleşir. Bu asit sindirim için, gıdaların parçalanması için gerekli olduğu kadar bazı vitaminlerin vücuda emilmesi için de gereklidir. Özellikle demir ve B-12 vitaminleri için. Midenin içerisinde asit, zaten gün içerisinde salgılanır. Dolayısıyla mideye direkt bir zararı yoktur. Midenin aynı zamanda kendini asitten koruyucu faktörleri de vardır. Ancak, asit midenin içerisinden yemek borusuna kaçarsa, pratikte buna reflü hastalığı diyoruz, o zaman yemek borusunda bir takım tahrişlere, hasarlara ve buna bağlı olarak da hastalarda semptomlara yol açabilmektedir.

Midede gaz ve geğirme için şu videoyu izleyebilirsiniz. https://youtu.be/UM-fKhwEAqw

Midede aşırı gaz ve geğirme iki sebepten dolayı olur. Ya gaz, yani hava, midede oluşur, yediğimiz besinlerden. Veya yukarıdan, ağız yoluyla, hasta hava yutabilir. Bunların farklı isimleri var. Yukarıdan hava yutma ve aynı anda yemek borusundan, hasta istemsiz olarak, yuttuğu havayı tekrar geriye çıkartma şeklinde yapabilir bunu. Ki biz buna, daha çok supragastric geğirti diyoruz. Veya gastirik geğirti, yani midede oluşan havanın yukarıya çıkartılması, şeklinde olabilir. Ama bu daha farklı şekilde karşımıza çıkar. Tedavisi, maalesef bir ilaç tedavisi, kesin bir çözümü yok. Ancak; rahatlatıcı ilaçlar, gazı giderici ilaçlar kullanabiliyoruz. Bunlar hastaların şikayetlerini kısmen rahatlatabiliyor. Esas tedavisi hastaya, özellikle supragastric geğirti yani hava yutma şikayeti olan hastalarda ya da sebep hava yutmaysa nefes egzersizleri önerebiliyoruz. Bazen psikoterapiler de gaz ve geğirti şikayeti olan hastalarda işe yaramaktadır.

Helikobacter Pylori (Mide Mikrobu)

helikobacter pylori-mide mikrobu

Helikobakter pylori, midede yerleşen bir bakteridir. Kronik gastritin, mide ülserinin ve onikiparmak bağırsağı ülserinin ana sebeplerinden bir tanesidir. Ülkemizde görülme sıklığı yüzde yetmişler ve üzerindedir.

Her helikobakter pylori olan hastayı tedavi etmeli miyiz?

Buna hayır diye cevap verebiliriz.

Helikobakter pylori,

Ailesinde mide kanseri hikayesi olanların ya da

Uzun sürekli aspirin kullanacak olan hastaların ya da

Mide biyopsisinde Atrofik gastrit, İntestinal metaplazi  çıkan hastalar

Mide Lenfoması (maltoma) tespit edilenler

Daha önceden mide ameliyatı geçirmiş olan hastaların tedavi edilmesi gerektiğini biliyoruz.

 Helikobakter pylori tedavisinde mide asidini baskılayıcı ilaçlar ve antibiyotikleri, bir protokol, yani hepsini birlikte vermekteyiz. Bu ilaçları, iki antibiyotik ve iki tane mide ilacının birlikte kullanılması şarttır. Tedavi süresi on dört gün olmaktadır. Daha sonra lüzum olması halinde mide ilacı devam ettirilebilir.

Helikobacter pylori nedir

h.pylori

İntestinal Metaplazi (İM) nedir?

intestinal metaplazi-patolojik görünüm

ÖZET: iNTESTİNAL METAPLAZİ kanser değildir. Displazi’ye ilerleyebilir. Displazi kansere dönüşebilen patolojik bir durumdur. Kısa aralıklarla endoskopik tetkiklerle izlenmesi gerekir. Yani kansere dönüşebilen durum Displazidir. İntestinal metaplazinin ,displaziye dönüşmemesi için takip yapılır.

Normal mide mukoza epitelinin yerini ince ve/veya kalın barsaktakine benzer epitelin aması intestinal metaplazi (İM) olarak adlandırılır. Metaplazik mide mukozası ince barsak epitelinin morfolojik ve biyokimyasal özelliklerini gösterir. İM çoğunlukla midenin antrum olarak adlandırılan mide çıkışına yakın alt kısmında görülür ve sıklıkla kronik atrofik gastrit ile birliktedir. Endoskopik olarak normal mukozaya göre yüzeyden hafifçe kabarık 3-5mm çapında, somon renginde düzensiz adacıklar şeklinde görülür. İM nin kronik gastritin endoskopik görünümünden ayırmak güçtür ve teşhiste endoskopistin tecrübesi önemlidir. Tipik endoskopik görünüm ancak ileri evredeki hastalarda saptanabileceğinden kesin teşhis mide mukozasından alına doku örneklerinin mikroskop altında incelenmesi ile koyulur (Biyopsi).

İntestinal metaplazinin tipleri

İM ler, metaplazik hücrelerin ince bağırsak enzimlerini ne düzeyde içerdiklerine dayanılarak tam ve kısmi metaplazi olarak ikiye ayrılır. Tam metaplazide enzimlerin tamamı ya da tamamına yakını salgılanmaktadır ve hücresel yapı ince bağırsaktakine son derece benzemektedir. İM bu şekilde , ince barsak epitelinin özelliklerini gösterdiğinde TİP1 (Komplet tip) olarak adlandırılır. Bu tipte metaplazik epitel ince barsak mukozasının hemen tüm özelliklerini gösterir. Kısmi metaplazide ise bu enzimler yoktur ya da birkaçının kısmi olarak salgılanması söz konusudur ve hücresel yapı ince veya kalın barsak epiteli görünümünde olabilir. Tip 2 (inkomplet tip) İM olarak adlandırılan bu türde normalde incebarsak tipi epitelde bulunan emici hücreler ya çok azdır, ya da hiç yoktur ve metaplazik epitel genellikle Paneth hücreleri olarak adlandırılan hücrelerden yoksundur. Tip 2 İM iki guruba ayrılır;

TİP 2A İM de metaplazik epitelde müsin salgılayan goblet hücreleri ve nötral musin ve/veya asid siyalomusin salgılayan hücreler bulunurken TİP 2B İM de asid sulfomusin salgılayan hücrelerin varlığı belirgindir. Tip 2B İM, TİP 3 İM olarak da adlandırılır. Tip 2B İM  (Tip3)en seyrek görülen tiptir, ancak kanser gelişimi en sık olarak bu tipte görülür. İntestinal metaplazi tipleri arasındaki farklar aşağıdaki tablo da görülmektedir.

İntestinal metaplazi ve mide kanseri

Yapılan çalışmalarda atrofik gastrit ve İM bulunan midelerde mide kanseri gelişme riskinin normal popülasyona göre artmış olduğunu göstermiştir. Bu risk artışı Tip-1 ve Tip 2 A İM de kesin olarak gösterilememiş olmakla birlikte özellikle Tip 2B ( Tip 3) İM de belirgindir. Midede yaygın atrofik gastrit uzun sürede displazi ve gastrik kanser gelişimi için bir risk faktörüdür. Displazi hücrelerin şekil ve yapısal özelliklerinin kaybıdır ve kanser öncesi bir değişimdir. Tip 2B İM bulunan kronik atrofik gastritde intestinal tip gastrik kanser gelişme riski yaklaşık 5 kat artmıştır. Bu nedenle yüksek riskli hastaların düzenli olarak endoskopik kontrollerle takip edilmesi ve mideden doku örneklerinin kansere dönüşüm bulguları yönünden değerlendirilmesi gerekir. (Displazi aranması gerekir)

İsveçte  1979-2011 yılları arasında 405.000 kişi üzerinde yapılan ve 1599 mide kanseri vakasının saptandığı, 2015 yılında yayınlanan bir çalışmada, yıllık kanser gelişme riski  normal mide mukozası olanlarda 20/100.000,  minor mukoza değişiklikleri olanlarda 45/100.000,  gastriti olanlarda 59/100.000, atrofik gastriti olanlarda 100/100.000, intestinal metaplazi saptananlarda 129/100.000 ve displazi saptananlarda 263/100.000  olarak bulunmuştur. Bu çalışmada  20 yılık bir sürede mide kanseri gelişme riski:  Normal mide mukozası olanlarda 1/257, gastritte  1/85, atrofik gastritte 1/50, intestinal metaplazi saptananlarda 1/39 , displazi saptananlarda 1/19 dir. Çalışmaya göre uzun dönemde mide kanseri gelişme riski, mide mukozasında minör değişiklikler olanlarda 1,8 kat artarken, metaplazik zeminde displazi  saptananlarda 11 kat artmaktadır.

Güncellenmiş çalışma protokollerine göre midede yaygın atrofik gastrit (Multifokal atrofik gastrit) saptanan hastalarda displazi ve gastrik kanser gelişimini araştırmak için mideden en az 5 adet biyopsi alınmalıdır. Bu biyopsilerin 2’si midenin çıkışına yakın alt kısmından (preplorik antrum), 2’si midenin korpus olarak adlandırılan orta kısmından, 1 i de midenin incusura angularis olarak adlandırılan bölgesinden alınır. Ailesinde, 1. ve 2. derece akrabalarında mide kanseri bulunan ve mide kanserinin sık görüldüğü bölgelerde yaşayan hastalarda midede multifokal atrofik gastrit varlığı araştırılmalıdır. Multifokal atrofik gastrit var ise 3 yılda bir gastroskopi yapılarak takip önerilir. Bütün İM tiplerinde midede Helikobakter pilori enfeksiyonu varsa tedavi edilmelidir. Günümüzde bu tür midelerde gelişmiş endoskopik yöntemlerin kullanılmasıyla kansere dönüşüm erken evrede yakalanabilmektedir.

Kaynaklar

1-Park YH, Kim N.Review of atrophic gastritis and intestinal metaplasia as a premalignant lesion of gastric cancer. Cancer Prev. 2015 Mar;20(1):25-40.

2-Incidence of gastric cancer among patients with gastric precancerous lesions: observational cohort study in a low risk Western population BMJ 2015; 351 doi: http://dx.doi.org/10.1136/bmj.h3867 (Published 27 July 2015)Cite this as: BMJ 2015;351:h3867

3- https://drahmetdobrucali.com/  Prof.Dr.Ahmet Dobrucalı