

Özellikle mide rahatsızlıklarının tedavisinde tüketilen gıdalara dikkat etmek ve disiplinli bir diyet uygulamak çok önemlidir. Aşağıda Gastrit diyet yapmanız için maddeler yer almaktadır.
Gastrit Bitkisel Tedavisi (diyet uzmanı tarafından öneriler)
Gastrit bitkisel tedavisi rezene tohumu
Yemekten sonra yarım çay kaşığı rezene tohumunun düzenli çiğnenmesi midede yanma hissini hafifletmeye yardımcı olur.
Gastrit bitkisel tedavisi kimyon tohumu
Kimyon tohumlarını ince bir toz haline getirin. 1 litre suya yarım çay kaşığı kimyon tohumu ekleyin ve suyu 2 dakika kaynatın ve filtreleyin. Bu suyu normal su yerine düzenli olarak içirin. Ancak, her gün taze su hazırlayın.
Gebelik girişi sırasında özellikle ilk 3 ayda hamilelerde yüzde elli, yüzde yetmişe kadar reflü görülebilmektedir. Malum anneler, anneanneler, kaynanalar buna çocuk saçlanıyor derler çünkü hamilede yanma başlar. Bunun bir nedeni gebelik sırasında hormonların artışı diğer nedeni ise karındaki basınç artışının, karın içi ve özellikle midedeki materyali yukarıya doğru itişidir. Bu nedenle gebelikte reflü sıktır. Anne karnındaki çocuklar ise reflü olması gibi bir durum söz konusu değildir çünkü anne karnındaki çocuk zaten sıvı bir ortamın içerisindedir.
Hamilelerde anne karnındaki bebekte reflü olur mu? https://youtu.be/sH7w32rxlBY
Gebelik süresince reflü ilacı kullanılması mümkündür. Reflü ile ilişkili çok sayıda ilaç vardır. Bunların içerisinde özellikle ajinik asit adı verilen gruplar gebelik sırasında güvenle kullanılabilir. Gebeliğin en riskli olduğu ilk 3 ayda diğer daha güçlü mide ilaçlarının protonpomposintern dediğimiz kullanımından olabildiğince kaçınmak gerekir. Bu anlamda da bu ilaçları ya hiç kullanmamak ya da gebeliğin ilk 3 ayına saklamakta yarar vardır. Bunun yanı sıra antiasitleri dikkatli olarak ve sükralfal dediğimiz bazı ilaçları da kullanarak gebenin yakınmaları azaltılabilir. Sonuçta şunu söylemek gerekir ki gebelik reflüsü bir kader değildir ilaç kullanarak buradaki yakınmalar azaltılabilir.
Diyabet hastalığı hazımsızlığa yol açabilir. ( Diyabetik Gastroparezi) Özellikle uzun süreli diyabet hastası olanlarda ve şeker hastalığında, şeker düzeyleri kontrolsüz giden hastalarda sinir ucu iltihabıyla, mide ve sindirim sistemi hareketinde bozulma ortaya çıkabilir ve bu da mide boşalmasını ve bağırsak hareketlerini etkileyebileceği için hazımsızlık nedeni olabilir. Eğer diyabet hastası iseniz ve uzun süreli bir diyabetiniz varsa, hazımsızlık yakınmaları da çekiyorsanız mutlaka bir doktora başvurmalısınız. Bazı incelemeler ve testler yapıldıktan sonra, size uygun, tedaviler o zaman verilebilir.
Diyabet hastalığı hazımsızlığa yol açabilir https://youtu.be/ZX37Q5oD2RU
Proton pompa İnhibitörleri (Mide koruyucu olarak bilinen ilaçlar)
Proton pompası inhibitörleri, eğer bilimsel isimlerini sayarsak; omeprazol, Lansprozol, pantoprozol, rapeprozol, ve esomeprozol. Bunlar bugün için mide asidini engellemedeki altın standartlardaki ilaçlarımızdır. Reflüye yol açan en önemli nedende mide asidinin yukarı kaçması olduğu için yine bu ilaçlar tedavide başarı ile kullanılabilmektedir. İlaçların başarısı Türkiye çalışmalarında yüzde seksen beşe yakındır, fakat şunun da hatırlanması gerekir ki ilaçlar kesildikten sonra hastaların yüzde seksene yakınının yakınmaları tekrar ortaya çıkacaktır bu nedenle ilaçları suçlamamak gerekir bu hastalığın doğasında olan bir durumdur. Bu ilaçlar kesildikten sonra proton pompası inhibitörleri yüzde seksen hasta altı ay içerisinde tekrar semptomlarla yani yakınmalara karşılaşacaktır.
Proton pompa inhibitörleri artık günümüzde hemen hemen herkesin kullandığı ilaçlar çok yaygın olarak kullanılmakta. Ancak tatbikî ilaç olduğu için bunlarında çok ciddi yan etkileri olmasa da bir kısım yan etkileri mevcuttur. Bizde reflü hastalığı kronik, müzmin bir hastalık olduğu için hastaların yüzde 80-85’inde sürekli kullanmak gerekebilecektir yüzden biz öncelikle ilk defa tedavi alan hastalara 8-12 hafta süreyle bu ilaçları veriyoruz. Ondan sonra ilaçları kesip gözlüyoruz. Eğer nüks etmezse zaten bunlarda bir daha nüks ederse belli biz zaman sonra aynı tedavi başlanabilir. Fakat yüzde 80-90 hasta müzmin olduğu için bunlarda ömür boyu ilaç kullanmak gerekecektir.( Reflü hastalığında)
Bu ömür boyu ilaç kullanmak ise şu şekilde öneriliyor. En etkin, en düşük dozda kullanmak gerekiyor.
Yani bir ilacın 30 mg var ve 15 mg varsa idame tedavisinde yani süreğen tedavide 15 mg hastaya yetiyorsa 15 mg tedavi vermek gerekiyor. Bazı hastalar günaşırı alınca yettiğini söylüyorlar.
O zaman bunda da günaşırı veya 3 günde bir yetiyorsa 3 günde bir almalarını tavsiye ediyoruz bunun dışında bir grup hastada var hastanın ihtiyacı olduğunda bu ilaçları alma şeklinde tedaviler var. İlk baştaki bu 8-12 haftalık ilacın tedavi şeklinde aldıktan sonraki dönemde tabi bunlar geçerli hastalar sürekli almaları gerekebiliyor
Proton pompası inhibitörleride diğer bütün ilaçlar gibi yan etkileri vardır. Bu yan etkiler çok tehlikelimidir? Ya da hayatı tehdit edicimidir?
Cevap bugün ki bilgilerle kesinlikle hayır. Bunlarda kemiklerde bir zayıflama görülebilir, zatürre sıklığında bir artış gözlenebilir. Karaciğer sirozu bulunup da karnında sıvı toplanmış hastalarda bir takım riskleri olabilir vs. Ama bugün için kabul edilen karaciğer hastalığını dışlarsak diğer durumlarda hastanın ilaçlarını kesmesi değil de örneğin kemikte zayıflık görülüyorsa osteoporoz. Osteoporozunun tedavi edilmesi önerilmektedir. İlacının kesilmesi değil. Yine bugün ki bilgilere göre bu ilaçların kanser yaptığına dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır
Reflü hastalığını düşünmemiz için meydana gelen şikâyetler çok fazla ancak iki tane ana şikâyet özellikle reflüyü düşündürmektedir. Birincisi özellikle kalp hastalıklarına bağlı ağrıyla karışabilen göğüste yanma hissi, burada göğüste yanma hissinde en çok dikkat edilecek şey göğüs kemiğinin alt kısmından başlayıp yukarı doğru yanma şeklinde olması bunu zaman zaman kalp hastalarına bağlı ağrılarla karıştığı için öncelikle kalp hastalarını ayırt etmek lazım ama reflü için oldukça önemli bir belirtidir. Bunun yanında diğer önemli belirtisi regürjitasyon dediğimiz ağza acı, ekşi su gelmesi, bu ikisi reflünün ana belli başlı belirtileridir. Ancak bunun dışında kronik öksürük olması, ses kısıklığı olması gibi başka belirtilerde reflüyü düşündürebilmektedir. Yine göğüs ağrısı dışında yutma güçlüğü de aklımıza reflüyü getirebilir.
Mide rahatsızlığı olan kişilerin göğsünde de şikayeti varsa, göğsünde yanması varsa bu göğüs kısmında ağrı varsa tabi bazı hastalıklar o organı ilgilendirir ama etraf doku ya da diğer komşu organlarda yayılma yapabilir, örneğin hastada hem midesinde ağrı var yanma var, hem de göğsünde yanmalar ağrılar oluyorsa burada bir reflü hastalığından şüphe etmemiz lazım. Reflü ne demek buna biz gastroözofajiyal reflü hastalığı diyoruz. Yani mide asidinin yukarıya doğru yemek borusuna doğru gelmesi. Bazen de bu durumda gıdalarda ağza gelir, yemek borusuna gelir bu reflü hastalığıdır. Dolayısıyla reflü hastalığında hakikatten göğüs bölgesinde, bazen kalp ağrılarını bile taklit edebilen şiddetli ağrılar olabilir. Göğüste yanmalar olabilir. Yemekten sonra mideden ağza doğru gelmesi şikayeti olabilir, bu durumda mutlaka reflü hastalığından tipik reflü hastalığı dediğimiz şeyler yani göğüs bölgesinde yanma, gıdaların ağza doğru gelmesine tipik reflü deriz ve bu durumda mutlaka hastayı takip etmemiz lazım hastaya gerekirse tetkik yapmamız gerekir; gerekmezse bir ilaç tedavisi başlayıp hastayı izlememiz gerekiyor.
Ülser ve gastrit, aslında iki farklı hastalık olarak tanımlanmaktadır. Gastrit, mide mukozasının yani mide dokusunun iltihabı anlamına gelir. Ülser ise bu dokunun kaybı anlamına gelir. Patolojik olarak beş milimetreden daha derin doku kaybıdır. Dolayısıyla gastrit ve ülser birbirinden farklıdır. Ama nedenleri ortak olabilir. Bunlar içerisinde en çok karşılaştığımız neden “helikobakter pylori” dediğimiz bir bakteridir. Bu bakteri hem gastrit yapabilir hem de ülser yapabilir. Gastrit, iltihap şiddetlendiğinde, ileride ülsere de dönebilir.
Ağrı kesici ilaçlar, bazı koşullarda ülser yapabilir. Eğer kişi genetik olarak yatkınsa, midede eşlik eden Helikobacter pylori dediğimiz bir mikropla enfeksiyon var ise, ağrı kesicilerin, ülser yapma potansiyeli vardır. Buradaki sebep; midede olan asit, parçalayıcı bir maddedir. Amacı gıdaları parçalamaktır. Kendi ürettiği asitten, dokuya zarar vermemek için koruyucu bir salgımız var.(Mukus) Buna “prostasiklin” diyoruz. Ağrı kesiciler, bu salgıyı ortadan kaldırıyor. Böylece asit kendi dokusuna zara verme potansiyeli gösteriyor.
Ülser mide kanseri yapar mı
Sıklıkla karşılaştığımız sorulardan birisi. Ülser midede yer aldığı taktirde şunu düşünürüz; aksi ispatlanıncaya kadar kansermiş gibi düşünür tedavi ve ta ki ederiz. Eğer ülserde herhangi bir küçülme söz konusu değil ise onun oradan çıkartılması ama endoskopi ile ama cerrahi ile başarılıncaya kadar ülseri takip ederiz. Oniki parmak bağırsağında takip eden ülserleri ise genelde kanser olarak kabul etmeyiz hatta izlemeyiz. Ülser mi kansere dönüyor? Ülser mi kanser yapıyor düşüncesinde kanserin ülser yaptığı daha doğrudur. Ülser kansere dönüşme genelde doğru bir anlamı ifade etmez. Ülser aksi ispatlanıncaya kadar midede kansermiş gibi bizim tarafımızdan takip edilir.
Ağızdan, KUSMAYLA, KAHVE TELVESİ ŞEKLİNDE SİYAHA YAKIN REKTE kan gelmesine (hematemez) denir.
Mide kanamasının birçok sebebi var yani tatbikî buna biz sindirim sistemi kanaması diyoruz. Sindirim sistemi kanamaları dediğimiz zaman genelikle üst sindirim sistemi kanamaları anlaşılır.. Üst sindirim sistemi nedir? Yemek borusu ve midedir ve on iki parmak bağırsağına üst sindirim sistemi diyoruz. Kanamaların yüzde doksanı buradan olmaktadır bu bölgede de en çok kanamaya neden olan on iki parmak bağırsağı ülserleridir ve mide ülserleridir. Üst kanamaların yani mide, yemek borusu ve on iki parmak bağırsağı kanamalarının yüzde ellisini ülser hastalığı yani peptik ülser hastalığı oluşturur. Ülserlerde en sık on iki parmak bağırsağında görülmektedir. Demek ki bir hasta mide kanamasıyla geldiği zaman biz olayın en az yüzde elli sebebini on iki parmak bağırsağı ve mideye ait ülserlerin olduğunu düşüneceğiz. Ama bunun dışında gastritler mide kanaması yapabilir, midedeki damarsal bir patolojiler yani doğuştan olsun sonradan meydana gelsin bunlar yapabilir. Mide tümörleri çok nadir de olsa kanamanın sebebi olabilir. Burada tabi mide kanamasıyla gelen bir hastada en önemli sorgulamamız gereken şeylerden birisi hastanın mide rahatsızlığının olup olmadığı da daha önceden ve bu mide rahatsızlığının ne zamandan beri olduğu son zamanda herhangi bir ilaç kullanıp kullanmadığı, örneğin hastada bir gastrit durumu vardır veya sessiz bir ülser vardır hasta anestezi almıştır, ağrı kesici almıştır, romatizmal ilaç almıştır, antibiyotik almıştır birtakım ilaçlar almıştır bunlar sessiz duran bu ülserleri aktive
ederek kanamaya sebep olabilmektedir.
Diğer
Mide kanamalarının en sık sebebi mide içerisinde veya midenin hemen çıkışında , ince bağırsağın başlangıcında oluşan ülserler yani yaralar nedeniyledir. Bunları ameliyat ile değil, genellikle endoskopik yöntemlerle tedavi edebiliyoruz. Ülserler dışında daha az olmakla beraber, bazen de temiz kanı taşıyan küçük damarlarda çatlamalar olup buradan kamalar olabilir. Ayrıca kronik karaciğer hastalığı nedeniyle mide içerisinde kirli kanı taşıyan damarlarda genişlemeler olabilir. Bu genişlemelere varis diyoruz. Mide içindeki bu varisler de kanayabilir. Bunların da büyük oranla endoskopik tedavisi mümkündür. Nadiren, endoskopik tedavilerle tedavi edemeyip ameliyat ettiğimiz hastalar da bulunmaktadır. Ama ilk olarak endoskopik tedaviler yapmayı tercih ederiz.
Dispepsi’nin bir diğer şekli olan Gastroparezi (Mide tembelliği) mide hareketlerinin yavaşlaması ve midenin boşalmasında güçlük olmasıdır. Diyabetik hastalarda oluşan, nöropati’nin sebep olduğu düşünülmektedir. Diyabet hastalarında, özellikle iyi kontrol edilmemiş diyabetiklerde görülmesinin yanı sıra bir çok Dispepsi hastasında da da farklı mekanizmayla oluşmaktadır. Tedavileri genellikle aynıdır. Genellikle Mide boşalmasını hızlandıran ilaçlar (domperidon, methoclopamide v.s.) kullanılır. H.Pylori tedavisinde kullanılan Claritromisin de benzer şekilde mide kaslarını kuvvetlendirip mide ağrısı yapması da bu sebeptendir. Bu nedenle aynı guruptan olan Eritromisin de bu amaçla kullanılmıştır.
Hazımsızlık, zor sindirim anlamına gelmektedir. Yani, yenilen gıdaların sindiriminde bazı zorluklar yaşanır. Çeşitli belirtilere neden olur. Birkaç hazımsızlık şekli vardır. Mesela, yemek yedikten sonra doygunluk, şişkinlik ya da az bir yemek ile şişkinlik hissetmek, bu doygunluk şeklinde, hazımsızlık olarak tanımlanır. Bir de ağrı ile giden hazımsızlık şekli vardır. Bu da ikinci hazımsızlık tanımıdır. İkisi birbirinin içine de geçebilir. Bu zorlu sindirimin nedenleri arasında mide hassasiyeti, ülsere bağlı hastalıklar ya da hareket bozuklukları olabilir. Fakat, gerçek anlamada hazımsızlık olarak nitelediğimiz, tanımına “dispepsi” dediğimiz şey ise ülser dışı hazımsızlıktır. Bunun nedeni mide genişlemesinde bir zorluk olması ya da sizin yediğiniz gıdalara karşı hassasiyet olabilir. Bunun için çeşitli tedaviler denenmektedir. Bu kullanılan mide ilacı, aynı zamanda reflü tedavisinde kullanılan mide ilaçları olabilir, hazımsızlığı gidermek için mide hareketlerini düzenleyen ilaçlar olabilir. Yani tedavi, asıl yakınmanız ağrı ise ona göre ya da şişkinlik ise ona göre, doktorunuz tarafından yönlendirilmektedir. İllaki kötü bir hastalık anlamına gelmemektedir. Bunu bilmek de hazımsızlığı tedavi edebilir.
Midenin görevlerinden bir tanesi de asit salgılamaktır. Mide gövdesinde bulunan “parietal hücre” dediğimiz özel hücrelerden hidroklorik asit yani bildiğimiz asit salgısı gerçekleşir. Bu asit sindirim için, gıdaların parçalanması için gerekli olduğu kadar bazı vitaminlerin vücuda emilmesi için de gereklidir. Özellikle demir ve B-12 vitaminleri için. Midenin içerisinde asit, zaten gün içerisinde salgılanır. Dolayısıyla mideye direkt bir zararı yoktur. Midenin aynı zamanda kendini asitten koruyucu faktörleri de vardır. Ancak, asit midenin içerisinden yemek borusuna kaçarsa, pratikte buna reflü hastalığı diyoruz, o zaman yemek borusunda bir takım tahrişlere, hasarlara ve buna bağlı olarak da hastalarda semptomlara yol açabilmektedir.
Midede gaz ve geğirme için şu videoyu izleyebilirsiniz. https://youtu.be/UM-fKhwEAqw
Midede aşırı gaz ve geğirme iki sebepten dolayı olur. Ya gaz, yani hava, midede oluşur, yediğimiz besinlerden. Veya yukarıdan, ağız yoluyla, hasta hava yutabilir. Bunların farklı isimleri var. Yukarıdan hava yutma ve aynı anda yemek borusundan, hasta istemsiz olarak, yuttuğu havayı tekrar geriye çıkartma şeklinde yapabilir bunu. Ki biz buna, daha çok supragastric geğirti diyoruz. Veya gastirik geğirti, yani midede oluşan havanın yukarıya çıkartılması, şeklinde olabilir. Ama bu daha farklı şekilde karşımıza çıkar. Tedavisi, maalesef bir ilaç tedavisi, kesin bir çözümü yok. Ancak; rahatlatıcı ilaçlar, gazı giderici ilaçlar kullanabiliyoruz. Bunlar hastaların şikayetlerini kısmen rahatlatabiliyor. Esas tedavisi hastaya, özellikle supragastric geğirti yani hava yutma şikayeti olan hastalarda ya da sebep hava yutmaysa nefes egzersizleri önerebiliyoruz. Bazen psikoterapiler de gaz ve geğirti şikayeti olan hastalarda işe yaramaktadır.